Alaaddin Yavaşça
MAKALELER

SON YÜZ YILDA TÜRK MUSIKİSİ HAREKETLERİ

(yazan Prof. Dr. Alaaddin Yavaşça)

Dünyada zamanın akışıyla beraber, her sahada olduğu gibi, bilhassa Güzel Sanatlar konusunda da görüş ve düşüncede, dolayısıyla zevklerde büyük farklılıklar ortaya çıkmaktadır. Bu, kaçınılmaz sosyolojik değişimlerdir. Toplumu ayakta tutan ahlâk kavramı bile bu değişimlerden etkilenmekte, dün mâzurr görülmeyen ve ayıplanan davranışlar, bu gün tabii görülebilmektedir.

1883 ile 1983 arasındaki yüz yıl, bu değişimlerin fırtınalaştığı bir zaman bölümüdür. Türk Musikisi de bu yüz yıl içerisinde olumlu ve olumsuz yönlerde bu farklılaşmalardan nasibini almıştır. Bu farklılaşmaları iyi ve kötü demeden bir bütün olarak tahlil edeceğiz.

a) Açacağımız paragrafın ilki, Türk Musikisi Nazariyatı’dır. Bildiğimiz kadarıyla IX-X. asırda "İbni Sina"nın, XIII. asırda "Safiyüddin Urmevi"nin, XIV-XV. asırda "Meragalı Abdülkadir Hoca"nın, daha yakın tarihlerde (XVII-XVIII.) asırda "Kantemiroğlü"nun, Türk Musikisi Nazariyatı’na eğildiklerini ve bu yolda eserler verdiklerini biliyoruz. Ancak bu eserlerden zamanımıza kadar gelebilenler, bugünün ihtiyaçlarına tatmin edici bir cevap verememektedir.

Dile getirmeğe çalıştığımız 1883-1983 yılları arasına giren XX. asrın başında yaşamış olan üç Dergâh adamımız "Şeyh Celâleddin Efendi", "Şeyh Atâullah Efendi" ve "Hüseyin Fahreddin Dede Efendi"ler geçmişe ait eserleri incelemişler, Türk Musikisi Nazariyatındaki boşluğu doldurmak gereğini hissederek, elde ettikleri bilgileri, kabiliyetli muakkipleri Rauf Yekta Bey, Dr. Suphi Ezgi ve Hüseyin Sâdeddin Arel’e aktarmışlardır. Bu bilgilerle yola çıkan bu üç kıymetli insan, çok faydalı çalışmalar yapmışlar ve bugün Türk Musikisi Nazariyatı’nın kapısını açan anahtar bilgilerin esaslarını tespit etmişlerdir.

Rauf Yekta Bey’in, Fizikçi Sâlih Zeki Bey’ le de teşrik-i mesai etmek suretiyle yaptığı disiplinli ve verimli çalışmalarından sonra, Arel, Ezgi, Uzdilek üçlüsü musikiyi, fiziği ile beraber incelemek suretiyle müspet ilimlerin ışığında bilimsel çalışmalarını değerlendirmişlerdir. Bu yüz yılda, bahsi geçen gurup içinde Zekâi Dede Zâde Hafız Ahmed Efendi’nin de katkılarını unutmamak lâzımdır. Bu arada Türk Musikisinde ana diziyi "Çargâh" olarak kabul eden (Arel, Ezgi, Uzdilek) metodunun yanında, "Rast"ı ana dizi kabul eden (Abdülkadir Töre) ve "Hüseyni"yi ana dizi kabul eden (Kemal İlerici) nin çalışmalarını da zikretmemiz gerekir.

Türk Musikisi Nazariyatı konusunda çalışan bir çok araştırıcıların mevcudiyetine rağmen Arel, Ezgi ve Uzdilek üçlüsünün çalışmalarını aşan ve halen cevapsız kalan birçok önemli hususları aydınlatacak nitelikte bir yöntem henüz ortaya konamamıştır. Nazariyat konusunda yayınlanan eserlerden birkaç örnek veriyoruz:

Dr. Suphi Ezgi’nin, 1935 ve 1953 yılların da yayınladığı 5 ciltlik,
"Amelî ve Nazarî Türk Musikisi"
Hüseyin Sadeddin Arel’in, talebeleri tarafından notları derlenmek suretiyle yayınlanan (1968) "Türk Musıkisi Nazariyat Dersleri"
Ekrem Karadeniz’in 1965 yılında yayınladığı "Türk Musikisi Nazariye ve Esasları"
Kemal İlerici’nin, 1970 yılında yayınladığı "Bestecilik Bakımından Türk Müziği ve Armonisi"
Feridun Darbaz’ın, 1973 yılında yayınladığı "Türk ve Batı Müziği"
Zeki Yılmaz’ın, 1973 yılında yayınladığı "Türk Musıkisi Dersleri"
Ahmet Selim Teymur’un 1979-80-81 yıllarında yayınladığı 3 ciltlik "Türk Musikisi"
Fethi Karamahmudoğlu’nun 1980’de yayınladığı "Bizim Geleneksel Müziğimiz"

Bu son yüz yılda nazariyat dışında yayınlar da yapılmıştır. Bu yayınları aşağıdaki şekilde tasnife tabi tutabiliriz:

a.) Biyografik
b.) Güfte Külliyâtı (Antolojileri, Mecmuaları)
c.) Nota Yayınları
d.) Enstrüman, Metodları
e.) Türk Musikisi Lügatı
f.) Mecmualar (Dergiler)
g.) Hatıralar
h.) Bestekâr Külliyatı
i.) Dinî Musiki Örneklemeleri
j.) Ansiklopedi
k.) Diğer Yayınlar

a.) Türk Musikisinde Biyografi sahasında ciddi bir çalışma yapıldığını ve bu yolda güvenilecek bir eser verildiğini söyleme imkânına sahip değiliz. Asırlar boyu birkaç meraklı çıkmış, ilmî yönden değer taşımayan satî ve sübjektif, dedikodu mahiyetinde risaleler yayınlamışlardır. Bu yazarların büyük bir kısmının sanatla uzaktan, yakından bir ilgilerinin bulunmaması, konunun arzu edilen hedefe varamamasında etkili olmuştur.

Son yüzyılda, kendisi bizâtihi sanatın içine girmemiş olup, esas mesleği muallimlik olan, sanat muhibbi "Mustafa Rona", uzun, sabırlı ve meşakkatli çalışmalardan sonra, evvelâ "Elli Yıllık Türk Musikisi", en son sayısında "Yirminci yüzyıl Türk Musikisi" adı altında 1955 - 71 yıllarında 3 defa basılan, muhtevasında bestekarlardan bizzat alınan güftelerle, bu bestekarların biyografilerini taşıyan eserini vermiştir. 1970 yılında larenks kanserinden kaybettiğimiz bu çalışkan zâtı, rahmetle yâd ederim.

Konumuz olan devrin önde gelen biyograflarından İbn-ül Emin Mahmud Kemal İnal, "Hoş Sadâ" adında biyografik bir eseri kaleme almaya başladıysa da, ömrü bu eseri tamamlamaya yetmedi. “C” harfinde Tamburî Cemil Bey’e kadar gelebildi. Ondan sonrasını, üstattan kalan bölük pörçük notlara dayanarak, bir kısmını da kendi bilgisi ve araştırmaları ile tanzim etmek suretiyle "Avni Aktuç" tamamladı.

Dr. Suphi Ezgi, 5 ciltlik "Amelî ve Nazarî Türk Musikisi" eserinde de, nazarî bilgilerin, örneklemelerin dışında, Klâsik Türk Musikisi bestekârlarına ait biyografik bilgiler vermiştir.

Tamburî Sâdun Aksüt, 1967 yılında "500 Yıllık Türk Musikisi Antolojisi" adı altında, birbirleriyle akrabalığı olan Türk Musikisi bestekarlarının biyografilerini yayınladı.

Senelerce Türkiye Radyolarında çeşitli kademelerde hizmet vermiş olan Baki Süha Ediboğlu’da, 1962’de "Ünlü Türk Bestekarları" adında biyografik hatıralar mahiyetinde bir kitap yayınlamıştır.

Mesut Cemil Bey’in, "Tamburî Cemil Bey" adındaki kitabıyla, Vecdi Seyhun’un "Santurî Ethem Efendi"ye ait kitabının, biyografik yayınlar arasında değerli yerleri vardır.

İsmail Baha Sürelsan’ın bu yolda birçok çalışmaları olmuş, "Ahmed Rasim ve Musiki" adlı kitabı, Türk Musikisi sahasında, biyografi yönünden bir kazanç teşkil etmiştir.

Biyografi sahasında, zamanımız tarihçilerinden değerli araştırmacı Yılmaz Öztuna’nın çalışmalarını, çeşitli dergilerdeki biyografik yazılarıyla, ortaya koyduğu eserleri unutmamamız lâzımdır.

Musiki mecmualarında uzun süre biyografik yazıları çıkan bestekâr Hayri Yenigün’ü de rahmetle ve şükranla yâd etmemiz gerekir.

Bu saydıklarımızın dışında, bu sahada merak duyan başka yazarlara da rastlamaktayız. Ancak bunlar, arşiv araştırmasından ziyade bahsettiğimiz eserleri inceleyerek ortaya konan yazılardır.

Maalesef baskısı yapılamamış olan, yorucu, titiz ve uzun araştırmalar sonucu, büyük Bestekâr hocamız Sadeddin Kaynak’ın toparlamasına yakından şahit olduğum "Türk Musikisi Bestekârları Biyografisi"nin notlarını, muhtevi defterler nerdedir, ne haldedir merak ederim. Itri ve Zaharya gibi haklarında pek az şey bildiğimiz birçok bestekârın hayat hususiyetlerini arşiv çalışmalarıyla ortaya koyan bu eserin yayınlanmasını gönül çok arzu eder.

İzmir Radyosu’nda pek çok seneler hizmeti geçen değerli araştırmacı Ali Rıza Avni’nin hazırladığı radyo programlarındaki biyografik açıklamaların da bu sahada yapılmış değerli faaliyetlerden olduğunu belirtmek yerinde olacaktır.

b.) Son 100 sene içerisinde “Güfte Mecmuaları” pek büyük ilgi görmüş, bu ilgi dolayısıyla da güfte külliyatı sahasında, zaman zaman çok sayıda yayınlar yapılmıştır. Biz bunlardan tesir uyandıranlara temas edeceğiz.

Bu devirde kaleme alınan güfte kitaplarının tertibinde, 1864’de basılan 512 sayfalık "Hâşim Bey Mecmuâsı" ile, 1881’de 2 cüz olarak yayınlanan "Faik-ül Âsar"ın tesiri büyüktür. Hâşim Bey mecmuasında güftelerin dışında Türk Musikisi Nazariyatına da yer verilmiştir. 1883- 1983 yılları arasında güfte mecmuası olarak karşımıza ilk defa, Bestokâr Şeyh Ethem Efendi tarafından yazılan ve 1890’da neşrolunan "Bergüzâr- ı Ethem" yahut "Talim-i Usul-i Musiki" çıkıyor.

Sonra sırasıyla, 1895’de Piyanist Mimar Esat Efendi, "Güfte Mecmuası", yine 1893’te, Bestekâr Ali Galıp Türkkan’ın tertiplediği "Gıda-yı Ruh Ceb Kitabı", 1899’da Ahmed Avni Konuk’un neşrettiği "Hânende", 1885’de Şevki Bey’in eserlerinden mürekkep "Sermaye-i Zevk", 1887’de "Sadâ-yı Şevk", 1888’de Hasan Hilmi’nin çıkarttığı "Nagamat-ı Aşk" yahut "Yeni Şarkı Mecmuası", 1889’da çeşitli yazarların Şevki Bey’in eserlerini topladıkları kitapçıklar, 1889 da Zenci Salih’in yazdığı "Ahena-i Tarab", 1901’de Misak Efendi’nin "Zevk-i Dil", ve 1904 de "Rehber-i Hânendegân", 1920’de Udî Cevdet’in iki kısım "Mecmua-i Elhan", 1923’de Hasa Tahsin’in "Neş’e-i Dil", 1949-1950 yıllarında Şerif İçli’nin 3 ciltlik Güfte Kitabı, 1949 - 1950 yıllarında Türk Musikisi Dergisi’nin yayını olan 2 ciltlik "Güfte Kitabı", bünyesinde bestekârların biyografisine de yer verilen 1955 ve 1960 yıllarında "50 Yıllık Türk Musikisi", 1971’de de "Yirminci Yüzyıl Türk Musikisi" adı altında basılan Mustafa Rona’nın kitabı, 1961’de iki cilt olarak Muharrem Tasçı tarafından yayınlanan "Şarkı Güfteleri", son senelere doğru Avni Anıl’ın 1979’da tertiplediği "Güfte Kitabı", 1981 yılında Ethem Ruhi Üngör’ün yayınladığı iki ciltlik "Güfte Kitabı" ve en son Sâdun Aksüt’ün neşrettiği iki ciltlik "Güfte Kitabı" bu sahada zikredeceğimiz eserlerdir. Bu saydıklarımızın dışında ortaya konan bazı eserler varsa da, bunlar ihtisaslaşmamış meraklı kimselerce teşebbüs edilen yetersiz çalışma mahsulüdür.

c.) Konumuzu teşkil eden son 100 sene zarfında birçok "Nota Yayınları" da yapılmıştır. Bu yayınları ikiye ayırarak kronolojik esasa göre şöyle sıralayabiliriz:

1.) Özel Girişimler

1845- 1907 yılları arasında yaşamış olan Notacı Muallim Hacı Emin Efendi’nin, Matbaa-i Osmani’de taş basması bastırdığı Çoğu Hacı Arif, Şevki ve Rif’at Beylere ait 400 adet şarkının notaları. Bu eserin basılış tarihi, bizim ilgilendiğimiz zaman bölümünden 10 sene önce yani 1873 yılı olmasına rağmen, konumuz içindeki neşriyata örnek teşkil etmesi bakımından kayda değer gördük.

1895’de Bestekâr Ali Galip Türkkan, “Gıda-i Ruh Güfte Mecmuası” ile birlikte, 72 fasiküllük saz eseri ve şarkı notaları yayınladı.
1910- 1914 yılları arasında Udî Sami Bey, "Osmanlı Musiki Dosyası" adı altında 15 günde bir nota Mecmuası çıkarmıştır.
1920- 1925 yılları arasında Onnik Zadoryan Efendi, Udî Arşak Çömlekçiyan Efendi tarafından derlenmiş 21 ciltlik "Fasıl Koleksiyonu" nu neşretti,
Yine 1920 yıllarından itibaren evvela Tevfik Kutmani, sonra oğlu İskender Kutmani, hemzaman olan bestekârların notalarını seri halinde basmışlar, ayrıca birkaç fasıl Mecmuası da yayınlamışlardır.
1920 yılında Bimen Şen, kendi eserlerini 13 fasikül halinde yayınladı. Aynı şekilde Leyla Saz’ın eserleri de neşredildi.
1951 yılında Şerif İçli, "Hüzzam Faslı"nı bir kitapta toplayarak neşretti.

Cüneyt Orhon, 1956’da iki, 1962 yılında da bir olmak üzere 3 fasiküllük "Hicaz Faslı"nı, yayınladı. Matbaacı Muharrem Taşçı, 1962 yılında Cüneyt Orhon ve Ziya Akyiğit’in yardımlarıyla "Rast" ve "Uşşak" Fasıllarını bastı. Zamanımızda Rahmi Kalaycıoğlu ve
Avni Anıl, seri halinde son devir bestekârlarına ait biyografik bilgileri ve bestekârın kendisinden alınan notaları muhtevi fasiküller yayınlamaktadırlar. Kubbe Altı Musiki Enstitüsü yayınları arasında "Türk Musikisi Klasikleri" adı altında Yusuf Ömürlü’nün gayretiyle seri halinde fasiküller yayınlanmıştır. Bu arada otobiyografileri ile birlikte kendi eserlerinin notalarını yayınlayan bestekârları da görmekteyiz. Kadri Şençalar, Şekib Ayhan Özışık, Avni Anıl ve Erol Sayan bunlar arasındadır.

Dinî Musikimiz sahasında "Sadeddin Heper", 43 adet Mevlevî Ayinini bir kitapta toplayıp yayınlamış, Yusuf Ömürlü ise, bugüne kadar 4 cilde varan, merhum Ali Rıza Şengel’in emeğinin de bulunduğu ilahileri yayınlamıştır. İlgilendiğimiz 1883- 1983 zaman bölümünün başında Şeyh Rüşen Efendinin neşrettiği ilâhi mecmuası, bu sahada değerli bir mehaz olmuştur. Dr. Ali Kemal Belviranlı’nın kısa nazarî bilgierle ilâhileri muhtevi 1975 baskılı "Musiki Rehberi-Dinî Musiki" kitabını da Dini Musiki yayınları arasında sayabiliriz.

2.) İstanbul Belediye Konservatuarı ve Diğer Resmi Kuruluşların yayınları;

a.) İstanbul Belediye Konservatuarınca tahakkuk ettirilen yayınlar arasında Rauf Yekta Bey’in bastırdığı 180 parça eser, Klasik Musikimizin nadide örneklerindendir. Bugünkü Klasik Türk Musikisi Korolarının repertuarında, bu 180 parça eserin mühim bir yeri vardır.

Yine Rauf Yekta Bey’in riyasetinde, önceleri İsmail Hakkı Bey’in de bulunduğu, Hafız Ahmed Irsoy, Dr. Suphi Ezgi gurubu aynı emektar konservatuar çatısı altında "Tevşihler, İlâhiler, Nefesler ve Mevlevi Ayinlerini yayınladı. Bu neşriyatta mehaz olarak Zekâi Dede ve Bolahenk Nuri Bey esas alınmıştır.

d.) Son yüzyıldaki geçmiş devrelerde, şahsi teşebbüslerle bazı enstruman metotlarının ortaya konduğunu görmekteyiz. Udî Ali Selâhi Bey 1910 yılında “Hocasız Ud Öğrenmek”, 1924 yılında da “İlâveli Ud Muallimi” adı altında Ud Metodu neşretti.

Ziya Santur, 1910 ve 1947 yıllarında “Santur Metodu”, yine 1947 yılında “Ney Metodu” yayınladı.
Abdülkadir Töre, 1913 yılında “Usul-i Tâlim-i Keman”, 1921 yılında ise “Türk Musikisi Keman Metodu”nu çıkarttı.
Fahri Kopuz, 1920 yılında “Nazarî, Amelî Ud Dersleri” adı altında Ud Metodunu yayınladı.
Udî Sadi Erdem ve Udî Kadri Şençalar’da birer “Ud Metodu”, Kanuni İsmail Şençalar’da “Kanun Metodu” neşrettiler.
İstanbul Belediyesi Konservatuarı Yayınları arasında Dr. Subhi Ezgi tarafından yayınlanmış bir "Tambur Metodu" vardır.
Bu arada çeşitli tarihlerde, birkaç Musiki Sanatkârımız, basılmayan Enstruman Metodlorı yazmışlardır.
1976 Yılında Türk Musikisi Devlet Konservatuar’ının açılışı ile Türk Musikisi Enstrumanları için metod hazırlıkları, daha disiplinli ve daha bilimsel bir boyut kazandı. Mutlu Torun’un “Ud Metodu”, Nevzad Sümer’in “Kanun Metodu”, “Hurşid Ungay’ın “Kudüm Metodu”, bu çalışmaların mahsulüdür. Henüz basılmamış olan “4 Telli Kemençe Metodu” nun. Cüneyt Orhon tarafından tamamlandığı da sevineceğimiz haberlerdendir. Son senelerde Cinuçen Tanrıkorur, teknik ve bilgi yönünden tatmin edici bir “Ud Metodu” ortaya koymuştur.

e.) İlk Türk Musikisi Lügati’ni 1893 yılında “Musiki İstilâhatı” adı altında Muallim Bestekâr Kâzım Uz yazmıştır.

Halen, Bestekâr Avni Anıl da “Türk Musikisi Sözlüğü”nü, arka arkaya fasiküller halinde yayınlamaktadır.

f.) Son yüzyıl içindeki musiki hareketleri arasında "Musiki Dergileri" nin mühim bir yeri vardır Dergileri de kronolojik sıralamaya tâbi tutarak şöyle bir tespit yapabiliriz:
Ele aldığımız son yüzyılın başında Nikogos Ağa ve kardeşi Agop Taşcıyan, iki haftada bir “Nıvak Osmanyan” mecmuasını çıkardılar.
1919- 1920 yıllarında Şeyh Mehmed Baha Pars, 15 günde bir olmak üzere “Alem-i Musiki” Dergisini 18 sayı çıkarabildi.
Mildan Niyazi Ayomak, 1933 yılında “Nota Musiki Mecmuasını” bir süre çıkardı.
Bu mecmuada, eserlerin makamları değişik acayip isimlerle verildi.
1947 yılında Burhaneddin Ökte ve Fikret Kutluğ, ayda bir “Türk Musiksi Dergisi”ni 36 sayı çıkardılar.
1948 yılında Laika Karabey, “Musiki Mecmuası”nı İleri Türk Musikisi Konservatuarı’nın bir organı olarak çıkardı. Uzun süre bu mecmuanın yayın mesuliyetini yüklenmiş olan Lâika Karabey, yayın yoluyla iyi bir hizmet örneği ortaya koymuştur. Musiki Mecmuası bir süredir, zor şartlara rağmen Ethem Ruhi Öngör’ün gayretiyle hayatiyetini sürdürmektedir.

Evvela 1969’dan l972’ye kadar, sonra 1983 başından beri Avni Anıl’ın yayınladığı “Musiki ve Nota Dergisi” de musiki alanında faydalı hizmetler vermektedir.

1978- 1979 yıllarında Sayıl Doğanay’ın girişimiyle "Müzik ve Sanat Dergisi" amatör müzik faaliyetlerinin duyurucusu olarak yayın hayatında görev yaptı.

Bunların yanında “Kök”, “Mızrab” ve benzerleri gibi Türk Musikisine ağırlık veren kültür ve sanat mecmuaları da zaman zaman basın hayatında yer bulmuşlardır. Bazı günlük gazetelerin Türk Musikisine açtıkları sayfalarla, yazarlarının gücü, kültürü, müzik bilgisi ve zevki nispetinde yararlı veya zararlı fonksiyonları olmuştur ve olmaktadır.

g.) Musikiye ait yayınlarımızda hatıralara yeterli önem verilmemiş, adını saydığımız dergilerle, günlük gazetelerde tek tük yazılar parlayıp sönmüştür. Avni Anıl, “Anılar ve Belgelerle Musiki Sözlüğü”nü çıkararak bu sahada faydalı bir adım atmıştır.